Plastik Şişe Kapakları Neden Artık Şişelere Bağlı?

Birçok tüketici, şişeye bağlı olarak tasarlanan yeni plastik şişe kapakları tasarımından dolayı hayal kırıklığına uğradığını dile getirdi. Yaygın şikayetler arasında, açıldıktan sonra şişelerin düzgün bir şekilde kapatılmasının zorluğu ve kullanımı sırasında bağlı kapaklarla uğraşmanın rahatsızlığı yer alıyor.

Plastik şişe kapaklarının şişeye bağlı halde yeniden tasarlanması, öncelikle çevre düzenlemeleri ve plastik kirliliğini azaltma ihtiyacı nedeniyle yönlendirildi. Bu, Temmuz 2021’de yürürlüğe giren Avrupa Birliği Tek Kullanımlık Plastikler Direktifi’nin bir sonucudur. Direktif, şişe kapaklarının şişelere bağlı kalmasını ve denizlerde ve karada çöp oluşumuna katkıda bulunmalarını engelleyerek plastik atık miktarını azaltmayı amaçlamaktadır.

Neden Plastik Şişe Kapaklarına Odaklanılıyor?

Araştırmacılar, her yıl dünya okyanuslarına yaklaşık 500 milyon kilogram plastik kalıntının, şişe kapakları da dahil olmak üzere, girdiğini tahmin ediyor. Bu plastikler başlangıçta yüzücü ve büyük yığınlarda birikme eğilimindedir, örneğin, tek başına yaklaşık 100 milyon kilogram yüzen plastik içeren Büyük Pasifik Çöp Alanı gibi.

Şişe kapakları özellikle problemli çünkü yüksek yoğunluklu polietilen (HDPE) veya polipropilen (PP) yapıldıklarından dolayı yüzücüdürler ve suya ulaşıp deniz döküntüsüne katkıda bulunmak üzere yıkanmaya yatkındırlar. Genellikle polietilen tereftalat (PET) malzemeden yapılan plastik şişeler, sudan daha yüksek bir yoğunluğa sahiptir. Boş olduklarında, içeride sıkışan hava nedeniyle yüzebilirler, ancak doldurulduklarında ya da yapısal bütünlükleri bozulduğunda batma eğilimindedirler.

Şişe kapakları aynı zamanda kıyı temizliği sırasında en sık toplanan maddelerden biridir ve bu da okyanus kirliliğinde büyük bir varlıklarına işaret eder. Yeni bağlı kapak tasarımı, kapakların şişeyle birlikte kalmasını sağlayarak bu sorunu hafifletir, her ikisinin birlikte daha kolay geri dönüşümünü sağlar ve çöpü azaltır.

Yeşil Yıkama Sorunu

Bağlı şişe kapakları plastik kirliliğini azaltma yönünde olumlu bir adımı temsil etse de, yeşil yıkama ile ilgili geçerli endişeler mevcuttur. Yeşil yıkama, şirketlerin çevreye duyarlıymış gibi görünmek için küçük çevresel girişimleri tanıtması ancak aynı zamanda daha büyük ölçekte zararlı uygulamalara devam etmesi durumunda ortaya çıkar.

Eleştirmenler, şişe kapağı yeniden tasarımının, plastik kirliliğinin sorumluluğunu tüketicilere kaydıran bir yeşil yıkama biçimi olduğunu, temel nedenlere değinmeden ileri sürüyor.

Kıyı temizleme ve plastik kirliliği konusunda geniş deneyime sahip bir çevre savunucusu olan Martin Dorey, bağlı kapakların olumlu bir adım olduğunu belirtiyor ancak plastik aşırı üretimi ve bertarafının temel sorununa değinmediklerini ifade ediyor. Önde gelen kirleticilerin, plastik azaltma çabalarını izleme ya da kapsamlı sürdürülebilirlik uygulamalarını benimseme gibi gerçek hesap verebilirlikten nasıl kaçındığını anlatıyor.

Plastik Kirliliğini Azaltmaya Yönelik Bir Adım

Şişe kapaklarının şişelere bağlanma girişimi, belirli bir çöp sorununun çözülmesine yönelik olarak plastik kirliliğini azaltmak için övgüye değer bir adımdır ve geri dönüşüm süreçlerini iyileştirir. Ancak, bu önlemin tek başına yetersiz olduğunu fark etmek önemlidir.

Gerçek ilerleme, şirketlerin genel plastik üretimleri için hesap verebilir olmalarını sağlamak ve küçük ayarlamaların ötesinde kapsamlı ve sürdürülebilir çözümler için baskı yapmak gerekir.

Yeniden kullanılabilir şişeleri seçmek (sonunda en çevre dostu çözüm) gibi, şişe depozito iade sistemleri (DRS) de önemli bir rol oynayabilir. Bu sistemler, tüketicileri geri dönüşüm için şişelerini iade etme konusunda küçük bir geri ödeme sunarak teşvik eder. Bu yaklaşım, geri dönüşüm oranlarını artırır ve çöpü azaltır. Almanya ve Norveç gibi ülkeler, içecek kapları için %90 üzerinde geri dönüşüm oranlarına ulaşarak DRS’i başarıyla uygulamıştır.

Söylediğimiz gibi, bu ileriye doğru bir adım ama kesinlikle en iyi çözüm değil.